Gezdim Gördüm Tavsiye Ediyorum

BERLİN'DE NEREDE NE YAPILIR?
Almanya diyince aklımıza gelen şehri Berlin tam bir Türk cenneti. Tarih, sanat, keşfedilmek için bekleyen sokak ve müzeler ile çok keyif alacağınız bir yer. Bonus olarak başarılı metro sisteminden kaynaklı ulaşım kolaylığını ve gece hayatının inanılmaz eğlenceli oluşunu da unutmamak gerek tabi.
Almanca bilmiyorum gitmeyeyim diye düşünmeyin zaten 3 kişiden 2'si mutlaka türk olan bu şehirde alışveriş, yemek, tarih gibi yapacağınız tüm aktivitelerde türkçe konuşarak çok rahat anlaşabilirsiniz.
Berlinde heryeri gezebilmeniz için 4 gün yeterli olabilir. Heryer yakın olduğu için metro, otobüs veya araba kiralayarak kolaylıkla ulaşım sağlayabilirsiniz.


Berlin'de Neler Yapabilirsiniz?
Öncelikle Tarih, Sanat ve Müzelerden başlamak isterim. Neden nasıl yapıldıklarını bilmeden giderseniz bir anlamı olmaz. O yüzden gitmeden fikir sahibi olmanız için detaylı tarihinide yazacağım.

Konuya girmeden önce birçok şehirde olduğu gibi burada da tavsiyem, özellikle müze gezmeyi de düşünüyorsanız ve ilk gidişinizse, Berlin Pass almanız. Deneyimlerime ve kıyaslamalarıma göre kesinlikle daha karlı oluyor, üstelik ulaşımı da kapsıyor ki Berlin gibi metro ağı müthiş gelişmiş olan bir şehirde metroyu sık sık kullanmalısınız. 2 günlük: 71 Euro; 3 günlük: 89 Euro.

Pass’i internetten satın almanız size kolaylık sağlayacaktır. Berlin’e gittiğinizde görmeniz gereken yerlerden biri olan Ku’damm’daki Hard Rock Cafe’ye uğrayarak pass’inizi buradan temin edebilirsiniz. Hard Rock Cafe 10:00-17:00 arası açık ve pass’i teslim almak için yanınızda mutlaka, bakın mutlaka, bileti satın aldığınıza dair bir çıktı olması gerekiyor.
     
Brandenburger Kapısı: (Almanca: Brandenburger Tor) Berlin şehrinin ana sembollerinden biridir. Hemen kuzeyinde Reichstag bulunur. Soğuk savaş boyunca, Reichstag(Parlamento Binası) Batı Berlin'de, Brandenburger Kapısı Doğu Berlin'de bulunmuştur. Kapı 1788-1791 yılları arasında yapılmıştır.

Brandenburg Kapısı; on iki sütuna, altı giriş kapısına ve altı çıkış kapısına sahiptir. Sütunlar, toplam beş yol oluşturur, vatandaşların sadece dıştaki iki kapıyı kullanma hakları vardı. Ortadaki yol ise kraliyete ve önemli trafik geçişlerine ayrılmıştı. Kapının en üstünde Quadriga (antik Romanın Chariot yarışlarına adapte edilmiştir) vardır.

1806'dan sonra, Napolyon, Jena-Auerstedt Muharebesi'nde Prusya'yı yenince Quadriga'yı yerinden söktürdü ve Paris'e götürdü. 1814 yılında Prusyalı GeneralErnst von Pfuel Napolyon'u yenip Paris'i ele geçirince Quadriga'yı geri aldı ve Berlin'e geri getirdi; Quadriga'daki zeytin dalı, Demir Haç ile değiştirildi.

Naziler iktidara gelince, kapıyı sembol olarak kullanmaya başladılar. II. Dünya Savaşı boyunca kapı tahrip oldu ama tamamen yıkılmadı. Doğu ve Batı Berlin hükümetleri kapıyı restore ettiler fakat kapı 1961'e, Berlin Duvarı yapılana kadar açılmadı.

Reichstag: Alman Hükümet Merkez Binası olarak kullanılan yapı 1894 yılında açılmış ve 1933 yılına kadar parlamento binası olarak kullanılmış. 1933’de çıkan bir yangın sonucu kullanılamayacak hale gelen bina restorasyon çalışmalarıyla 1999 yılında yeniden parlamento binası olarak açılmış. Binayı mimari olarak özgün kılan en önemli özellik sahip olduğu cam kubbedir. Kubbeden, Berlin şehir manzarası izlenebilir. Binadan Berlin manzarasını izlemek ise ücretsizdir.

Alexander Platz: Özellikle turistik açıdan büyük önem arz eden bu meydan, turistlerin ve gençlerin en önemli buluşma yerlerinden biri. Meydan, Brandenburg Kapısı ile Reichstag’ın doğusunda bulunur. Alexander Platz ismini Rus Çarı I. Alexander’dan almış. Eskiden şiddet olaylarının yaşandığı bunun yanında barış haykırışlarının da yankılandığı bir meydan olmuş burası. Berlinliler meydana kısaca “Alex” derler. Havalimanından meydana pek çok turist otobüsü gelmekte. Alexander Platz’ın etrafında oteller, Berlin’in sembollerinden olan 368 m. yüksekliğindeki Tv Kulesi (Fernsehturm) ve Müzeler Adası gibi turistik mekanlar bulunmaktadır.
Tv Kulesi, Almanya’nın en yüksek, Avrupa’nın ise en uzun 4. yapısıdır. 1965-1969 yılları arasında Doğu Berlinli mimarlar tarafından inşa edilmiştir. 203 m. yükseklikte yer alan gözlem odası ve 207 m. yükseklikte bulunan restoran, kulenin önemli yerleridir. Burası Berlin manzarasını tepeden izlemek isteyenler için önerebileceğim bir yer.

Museum Island; Müze Adası, Müzeler Adası (Almanca: Museumsinsel), Almanya'nın başkenti Berlin'in Mitte ilçesinden geçen Spree Nehri'nin üzerinde bulunan küçük bir adanın kuzey kısmında bulunan tamı tamına 1 kmlik alana sahip müzeler kompleksi. 1990'da iki Almanya'nın da birleşmesiyle 1945'ten bu yana doğu ve batıya bölünmüş olan koleksiyonun yeniden bir araya getirilme imkânı belirdi. Müzeler Adası, 1999'dan beri UNESCO'nun Dünya Mirasları Listesi'nde bulunmaktadır.
Adını kuzeyinde bulunan uluslararası çapta tanınan 5 müzeden alan kompleksin müzeleri:


Altes Museum: (Eski Müze) Karl Friedrich Schinkel'in siparişi üzerine 1830'da tamamlandı.
Neues Museum: (Yeni Müze) Friedrich August Stüler'in planlarına göre 1859'da tamamlandı. Destroyed in II. Dünya Savaşı'nda yıkılan müze, David Chipperfield tarafından yeniden inşa edildi ve 2009 yılında yeniden açıldı.
Alte Nationalgalerie: (Eski Ulusal Galeri) 1876'da tamamlanan müze, aynı zamanda Friedrich August Stüler tarafından tasarlandı, banker Joachim H. W. Wagener tarafından bağışlanan 19. yüzyıl sanat eserlerine ev sahipliği yapmaktadır.
Bode Müzesi: Adanın kuzey ucunda bulunan müze, 1904'te açılmıştır ve sonrasında Kaiser-Friedrich-Museum olarak adlandırılmıştır. Heykel koleksiyonlarını, geç dönem antik ve Bizans sanat eserlerini sergilemektedir.
Pergamonmuseum(Bergama Müzesi): kompleksin son müzesi 1930'da inşa edilmiştir. Büyük bir şekilde yeniden kurulmuş çoklu ve tarihsel olarak önem teşkil eden eserleri bulundurmaktadır.

                           
Müzeler Adası’na doğru yürüyünce karşımıza Rotes Rathause ismiyle tarihi bir rönesans yapısı çıkıyor. Rotes Rathause “Kırmızı renkli Belediye Eyalet Meclisi” demek. II. Dünya Savaşı yıllarında bina oldukça hasar görmüş, yapılan restorasyon çalışmaları sonucu bina günümüze kadar gelebilmiş. Belediye Binası’nın tam karşısında Roma çeşmelerine benzer yapısıyla Neptün Çeşmesi karşımıza çıkıyor. 1891 yılında yapılan bu çeşme Roma Tanrısı Neptün’e adanmış. Neptün’ün çevresindeki kadın heykeller Almanya’nın dört büyük nehri olan Elbe, Ren, Vistula ve Oder’i temsil etmekteymiş.
                               
Berliner Dom: Berlin’in en önemli katedrali ve protestan kilisesi olan Berliner Dom 15. yy da yapılmış. II. Dünya Savaşı döneminde burası da bir hayli zarar görmüş. Restorasyon çalışmaları ile katedral 1993 yılında yeniden ziyarete açılmış. Berlin’e ait muhteşem manzarayı görme imkanı sunan katedralin kubbesi 114 m. yükseklikte yer almakta ve toplam 270 merdiven basamağı çıkılarak bu kubbeye ulaşılmaktadır.
Berlin Duvarı Anıtı: East Side Gallery Berliner Maurer "Berlin Duvarı" Çizimin altındaki yazı ”Mien Gott, hilf mir, diese tödliche Liebe zu überleben”, “Tanrım, bana bu ölümcül aşktan sağ çıkmam için yardım et” anlamındaymış. Çizimde, Alman Demokratik Cumhuriyet’in kuruluşunun 30. yılında yapılan kutlamalarda (1979) çekilen bir fotoğraftan esinlenmiştir. Brezhinev (soldaki), Rusya Komünist partisi genel sekreterliği gibi işlerde bulunmuş bi Rus; Honecker ise Almanya’daki sosyalist partinin genel sekreterliğini yapmış bir Alman. Bu arada, buradaki öpüşme gerçekten de yaşanmış, Rusya’da erkeklerin birbirlerini dudaktan öpmesi, saygı göstergesiymiş.
Berlin Duvarı, (Almanca: Berliner Mauer): Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya'ya kaçmalarını önlemek için Doğu Alman meclisinin kararı ile 13 Ağustos 1961 yılında Berlin'de yapımına başlanan 46 km uzunluğundaki duvar.Batı'da yıllarca "Utanç duvarı" (Schandmauer) olarak da anılan ve Batı Berlin'i abluka altına alan bu betondan sınır, 9 Kasım 1989'da Doğu Almanya'nın, isteyen vatandaşlarin Batı'ya gidebileceğini açıklamasının ardından tüm tesisleriyle birlikte yıkıldı.
                                
                                      
Checkpoint Charlie: Checkpoint Charlie bir zamanlar Doğu Berlin ile Batı Berlin arasında bir geçiş noktası olmuş. İki bölge arasındaki geçişlerin engellenmesi için bir zamanlar bu noktada, Amerikan ve Sovyet askerleri nöbetler tutar, duvarın yakınından kuş uçurtmazlarmış. Buradaki levhada ise dört dilde şunlar yazmakta: “Amerikan bölgesini terkediyorsunuz.”. Bu yerde ayrıca doğudan batıya geçmeye çalışanların ilginç öykülerini anlatan “Museum Haus am Checkpoint Charlie” isimli bir müze mevcut.
Jüdisches Museum (Yahudi Müzesi): Checkpoint Charlie’nin hemen yakınında yer alan Yahudi Müzesi 2001 yılında açılmış ve Yahudilerin Almanya’daki iki bin yıllık geçmişine ait çeşitli bilgi ve belgeleri içermektedir. Mimar Daniel Libeskind’in tasarladığı binaya kuş bakışı bakıldığında, binanın zikzak bir şekle sahip olduğu görülür. Müzede yer alan Faces (yüzler) yere dağınık olarak savaş ve şiddet kurbanı masum insanlara adanmış 10000 adet metal yüz yerleştirilmiş. Üzerinden yürünüyor.Müzeye giriş ise yer altı kapılarından yapılmaktadır.
Denkmal für die ermordeten juden Europas
Avrupa'da öldürülen Yahudiler için yapılmış bu anıt kocaman bir alana yayılmış farklı yüksekliklerdeki mezar benzeri taş bloklardan oluşuyor. Şehrin tam merkezinde devasa bir mezarlık gibi. Taş blokların arasında dolaşırken zaman zaman insan ürperiyor ama bu çok uzun sürmüyor çünkü burası şehrin en turistik yerlerinden biri ve her zaman kalabalık!
Kaiser-Wilhelm Gedachtnis Kirche: 1891-95 yılları arasında I. Wilhelm’in anısına inşa edilmiş. Yıkık Kilise olarak bilinen bu yer 1943 yılındaki bombalı saldırı sonucu tahrip olmuş ve 113 m. yüksekliğinde olan kule, uğradığı hasarın ardından 63 m. yüksekliğe inmiş. Kilise özellikle Berlinliler’e savaş günlerini hatırlatan en önemli simgelerden biri.

Europa Center: Yıkık Kilise’nin hemen yakınlarında yer alan bu büyük bina, 1960’larda Batı Berlin’in en gözde mekanlarından biriymiş.
Sachsenhausen, Almanya'nın başkenti Berlin'e yaklaşık 35 km uzaklıktaki Oranienburg bölgesinde 1936-1945 yılları arasında faaliyet göstermiş bir Nazi toplama kampıdır.

Nazi toplama kamplarının idari merkezi olma özelliği taşıyan ve aynı zamanda SS eğitim merkezi olan kamp, 1936 yılında kurulmuştur. Geniş bir alana yayılmış olan kampta, halen ziyaretçilere kapalı tutulan "İndustie Zentrum" bölümündeki gaz odasının yanı sıra, çeşitli ameliyatların yapıldığı bir patoloji laboratuvarı bulunmaktadır.

                               
Sachsenhausen toplama kampının ön kapısında "Arbeit Macht Frei" (Çalışma özgürlük getirir) ibaresi yer almaktadır. 22 Nisan 1945 tarihinde Sovyet Kızıl Ordusunun 47. tugayı tarafından özgürlüğe kavuşturulan kampta toplam 200,000'den fazla insan tutsak edilmiş, bunlardan 100,000'i hastalık, yetersiz beslenme, tifo, sarılık ve kışın dondurucu ayazı karşısında hayatını kaybetmiştir.

Yukarıda belirtilen nedenler haricinde, birçok insan, tıbbi alandaki deneysel amaçlarla öldürülmüşlerdir.

Nazi kayıtlarına göre Sachsenhausen kampında 2,000'den fazla kadın esir yaşamıştır. Bu kadın esirler yine kendileri gibi kadın olan ve "Aufseherin" adı verilen kadın gardiyanlar tarafından kontrol altında tutulmuşlardır. Nazi belgelerine göre kampta her on esir için bir SS subayı görev yapmıştır.

Birçok Nazi toplama kampında olduğu üzere kamptaki hayat, inanılmaz derecede insanlık dışı bir yaşamı sergiler; kamp girişindeki komuta merkezinin önündeki içtima alanındaki ateşli silahlarla ve asarak idamlar diğer esirler için bir "ders" niteliğindedir.

Charlottenburg Sarayı: Berlin’in en eski sarayı olan Schloss Charlottenburg, ismiyle aynı adı taşıyan Charlottenburg semtinde yer almakta.
Kreuzberg: Berlin’de Türk nüfusunun en yoğun olduğu yer şüphesiz Kreuzberg. Küçük İstanbul olarak adlandırılan semt içerisinde Türk restorantları, Türk pazarları, sinema salonları, galeriler, alışveriş yerleri ve gece kulüpleri gibi birbirinden renkli mekanlar bulunuyor.
Tiergarten: Dünyanın en büyük kent parklarındandır.
Zoologischer Garten: Berlin Hayvanat Bahçesi
Botanischer Garten: Berlin Botanik Bahçesi
Wannsee ve Müggelsee: Yüzme alanları içerir.
Kurfürstendamm Caddesi: Sokak müzisyenleri, Berlin Heykeli görülebilir.
Bauhaus Arşivi: Sanat okulu

Parklar, Göller ve Doğa Rotası
• Şehrin akciğeri Tiergarten ve Botanik Bahçe (Botanischer Garten) görülmeye değer.
• Berlin’in hayvanat bahçesi dünyanın en güzel şehir içinde yer alan hayvanat bahçelerinden birisi
• Berlin gölleri gezisi: Wansee’de başlayacak gezide önce botla Wender adasına gidebilirsiniz, “tavuskuşu adası”nı, Potsdam ve Albert Enstein’ın göl evinin bulunduğu Caputh’u mutlaka görmelisiniz. Mügelsee ise şehrin ortasında yer alan başka bir göl.
• Ya da eğer Pazar günü güneşli harika bir havaya rastladıysanız, Grunewald Ormanına gidin ve yürüyüş yaparak ağaçların arasında gizlenen saklı gölü keşfedin
Nerede Yemek Yenir?
Kafeler:
(Kahvaltı&Brunch&Öğle Yemekleri)
                  Curry Wurst
                Hans im Glück
                    Mustafa’s Gemüse Kebap
Cafe Einstain: Berlin'in çoğu bölgesinde bulabileceğiniz kafeye uğramadan dönmeyiniz. Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeğide yiyebileceğiniz kafeler zinciridir.
Currywurst; Oraya özgü kabul edilen şeylerden biri “Currywurst”. Bakmayın adının alengirli durduğuna, bildiğimiz baharatlı sosis.Mustafa’s Gemüse Kebap; Bunun dışında Türk işgali nedeniyle her yerde dönerci görmeniz mümkün. Bunların en popüler olanı şüphesiz “Mustafa’s Gemüse Kebap”
Berliner; Berliner’i Starbucks’a giden Türk gençleri olarak çoğumuz daha önce duymuşuzdur. Adından da anlaşıldığı üzere Berliner, buraya özgü bir pasta çeşidi. Tatlı bir hamur üzerine ya da içine artık reçel, çikolata hangisinden istiyorsanız koyuyorlar, siz de yemelere doyamıyorsunuz. Fakat tüm Almanya’nın aksine yerel halk Berliner’e, ne zorları varsa, “Pfannkuchen” diyor.
Pan Asia; Hackescher Hof’ta bulunan başarılı bir uzak doğu restoranı. Daha uygun fiyata yemek yemenizi sağlayabilecek çeşitli menüleri de mevcut 
The Barn: Sabah kahvaltınızı veya kahvenizi içebileceğiniz keyifli ve küçük bir yer.
Kaffemitte: Sabah kahvaltısı için sandwich isterseniz gitmelisiniz. Tatlılarıda çok güzel. Fiyatları biraz pahalı.
Hans im Glück: Ekmeksiz hamburger ile müthiş. Hamburgerleride inanılmaz. Mutlaka yenmeli
Hard Rock Cafe
Vapiano: İtalyan Mutfağı
Austernbar - Oyster Bar (KaDeWe): İstakoz
Pomodorino
House of Small Wonders: Kahvaltı ve brunch
District Coffee: Kahvaltı ve brunch
The Future Breakfast: Kahvaltı ve brunch
Five Elephant: Kahvaltı ve brunch
La Femme: Türk kahvaltısı isteyenlere
Luigi Zuckermann

Restoranlar: (Bazı Restoranların fiyatları daha yüksektir)

Kuchi Sushi: Charlottenburg’da 1999’da açılan, ve ilk günden beri popüler olan Japon restoranı
Lutter&Wegner: 1811’de bir şarap parekendecisi olarak kurulmuş işletme, tarihi binasındaki zevkli, rahat ve samimi ortamında, Viyana şinitzeli gibi Avusturya& Sauerbraten rozbif gibi Alman lezzetleri sunuyor.
Vau: Televizyonlarda program yapan tanınmış şef Kolja Kleeberg’in yeri Berlin’deki en iyi yemeğe sahip restoran olarak kabul ediliyor. Fransız Akdeniz mutfağı karması mönü kimilerine göre ancak cennette bulunacak kadar güzel.
Bocca di Bacco: Sahibi Massimo Mannozzi’nin eski usul bir trattoria olarak tanımladığı restoranın Berlin’de bir şubesi daha var. 1960’lardan beri geleneksel İtalyan mutfağının şehirdeki en iyi temsilcisi.
The Grill Royal: Spree nehri üzerinde yeralan bu gözde et restoranı
Pauly Saal: Grill Royal’in sahiplerinin açtığı restoran 1920’leri andıran retro dekoru ve de şef Siegfried Danler’in mevsime göre değişen lezzetleri ile çok gözdedir.
The Grand: Alman ve Fransız Mutfağı
Hasır: Türk Restoranı
Borchardt: Michelin Yıldızlı Restorandır. Borchardt artist ve politikacı takımıyla aynı havayı soluyabileceğiniz mekanlardandır.
Lorenz Adlon: Meşhur Brandenburg Kapısı’nın yanındaki Adlon Kempinski otelinin içinde yer alan restoran Fransız mutfağına sahip.
Tim Raue: Michelin yıldızlı şef Tim Raue ‘Japon mükemmeliyetçiliği, Thai aromaları ve Çin mutfak felsefesi’ ile hazırladığı sofistike Asya lezzetleri Berlin’in parlayan yıldızı.
Reinstoff: Kuzey Mitte’nin sessiz bir köşesinde yer alan restoran, koyu renklerin hakim olduğu kübik mekanında modern ve loş bir atmosferde, Daniel Achille’in 2 Michelin yıldızlı Alman moleküler gastronomi lezzetlerini sunuyor.
Margaux: Lüks Fransız restoranı
Rutz: Aslında Rutz bir şarap barı, ancak Michelin yıldızlı şef Marco Müller’in enfes ‘Nouvelle cuisine’ lezzetleri burayı gurme bir gastro bar & restoran kategorisine sokuyor. Adnan: Sahibi Türk İtalyan MutfağıFacil: Michelin yıldızlı Şef Michael Kempf ve ekibi Mandala Otelin cam tavanlı 5. Katında Almanya mutfağının en güzel örneklerini sunuyor.Crackers: Şimdilerin en gözde restoran ve baR olan Crackers, Salı, Perşembe ve Cumartesi geceleri hala DJ performansları ve diğer gecelerde de kalabalık barı ile gecenin ilerleyen saatlerinin de gözdesi
Bosco: Berlin’in en başarılı İtalyan’larından birisi olan Da Baffi restoranın yaratıcıları Federico Testa ve Francesco Righi, orayı kapattıktan sonra Bosco’yu açtılar
Neni: Bikini Berlin’in hemen yanındaki 25hours Hotel’in 10.katındaki restoran Neni bu aralar en gözde! Yemyeşil bir seraya gelmişsiniz gibi dekor edilmiş, Berlin Hayvanat Bahçesine ve Doğu Berlin manzarlarına bakan restoran Oryantal esintiler taşıyan füzyon bir mutfak sunuyor.
Tausend: Endüstriyel şıklığın örneği olan bu 50 kişilik restoranın Japon ve Latin Amerika lezzetleri sunuyor. Ayrıca restoranın bir başka bölümünde upuzun bir bar ve ufacık bir dans pisti yer alıyor, ve de gözde bir eğlence mekanı.
Le Faubourg: Sofitel Berlin’de açılan Fransız restoranı görkemli Bauhaus lambaları, kusursuz servisi, damaklarınızda senfoni yaşatan lezzetleri ile yeni bir cevher.
Mio; TV kulesinin yakınında türk işletmecisi olan restoran.
Oxymoron
Grace Berlin
Skykitchen

Berlin'de Alışveriş
KaDeWe AVM: En pahalı, en ünlü department store’u olarak biliniyor. İçinde Hermes mi ararsınız artık Chanel mi Balmain mi Zegna mı hepsi var. Ayrıca en üst katında ise restoranları süper.
Alexa; Burası Türkiye’de çeşitli örneklerine sık sık rastlayabileceğiniz, akşam 9’a kadar açık olan bir alışveriş merkezi. İçinde 200’e yakın mağaza var.
Friedrichstrasse; S-bahn ‘a binip Friedrichstrasse durağında inerek kolaylıkla ulaşabileceğiniz bu bölgenin bir ucu Chechpoint Charlie’ye, bir ucu Unter den Linden’e uzanan caddedir. Restoranlar ve mağazalar bulunur.
Unter den Linden: Mağazaların bulunduğu cadde.
Galeries Lafayette: Friedrichstrasse caddesinde bulunan ünlü markaların bulunduğu bir alışveriş merkezi.
                                       
Kurfürstendamm; Burası aslında Berlin’in güzel ve büyük bir caddesi. Oradaki insanlar genellikle “Ku’damm” diyorlar, aklınızda bulunsun. Üzerinde ve civarında Urban Outfitters, Hard Rock Cafe, Berlin’de 10 adımda bir birinin üzerinde logosunu görebileceğiniz Jack Wolfskin... Daha onlarca mağaza var, alışveriş için oldukça mantıklı bir yer.
Mall of Berlin: H&M, Zara, Mango, Armani, Saturn gibi mağazaların bulunduğu alışveriş merkezidir.
Leiser: Ortopedik ve ayak anatomisine uygun yüzlerce ayakkabı, tabanlık, vs çeşidi için Leiser'e uğrayın
Primark: Londra'da Barcelona'da da bulunan ucuz mağaza. Herşeyi bulabilirsiniz.
Tk Max: Markaların ucuz satılan yeri
Designer Outlet Berlin: http://www.mcarthurglen.com/de/designer-outlet-berlin/en/
Flohmarkt: İkinci el marketi
Boxi: Bit Pazarı (Pazar günü)
Mauerpark: Mitte'de bit pazarı

Berlinde Gece Hayatı
Tausend Bar: Girişi bile anlaşılmayan gizli bar
Green Door: Zile basarak girdiğin küçük ve güzel kokteyllerin olduğu bar
Monkey Bar: 25 hours otelin en üst katında bulunan bar
Newton Bar
Bellini Lounge
Twin Pigs: Kokteyl bar
Watergate
Arena
Warschauer: Underground müzik sevenler için
Panama Bar
Sky: Lüks Bar
Adagio: Lüks Bar
Berghain Panaroma: Eski Elektrik santralinden gece kulubü. Meşhur ama içeri girmek zor. Hip ve özensiz giyin.
Chalet Club: Perşembe iyidir.
KitKat Club: Anlattıkların bana yetmedi, acayip şaşırmak istiyorum diyorsan. KitKat’e girip ağzın on karış açık kalsın, sonra etrafı gözlemekten eğlenme.
Berlin Metrosu


Aşağıda gördüğünüz metro haritasıyla gitmek istediğiniz heryere çok kolay gidebiliyorsunuz.

Berlin Trafik Işıkları
Ampelmännchen; Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde (DDR - Doğu Almanya) yaya geçitlerindeki trafik ışıklarında kullanılan sembolik bir insan figürü. 1990'daki Alman yeniden birleşmesi öncesi, iki Alman devleti farklı Ampelmännchen figürleri kullanıyordu. Batı Almanya'da genel bir insan figürü kullanılırken, doğuda fötr şapkalı bir erkek kullanılıyordu.



--------------------------

Roma'da Ne Yapılır?

İtalyan mitolojisindeki söylenceye göre; Romus ve Romulus iki (veya ikiz) kardeştirler ve Roma şehrini kurmuşlardır. Bir ırmağa bırakılırlar ve dişi bir kurt onları sudan çıkararak bir mağarada emzirir. Daha sonra çiftçi bir aile tarafından bulunarak evlat edinilirler. Roma şehrini kurmak için de kurt tarafından emzirildikleri yeri seçerler. Bu yerin etrafını çevirirken tartışmaya başlar ve kavga ederler bunun üzerine Romulus kardeşi Romus’u öldürür. Böylece kurduğu kent devletinin kralı kendisi olur. Romulus'tan sonra 7 kraldan sonra Cumhuriyet yönetimine geçmiştir.

Ayrıca Roma, Katolik mezhebinin başkentidir. İmparatorluk bittince Papalık yönetimi ele alır. İtalya Devleti kurulana kadar papalık devam eder. Devlet kurulduktan sonra, papa İtalya Kralının yönetiminde olamam diyerek karşı çıkıyor. Kral, Papalığı yok etmenin halkı için yanlış olacağını düşündüğü için Laterano anlaşması yaparak, papalık, başkenti Roma olan İtalya devletini tanırken, İtalya da papalığın 44 hektarlık (0,44 km²) bir alan kaplayan Vatikan Kenti Devleti üzerindeki egemenliğini onaylıyor, papanın tam bağımsızlığını güvence altına alıyor ve birçok başka konuda anlaşma sağlıyordu.


Yeditepe üzerine kurulmuş şehir İstanbul diye biliriz hep. Aslında Romadır. 7 tane önemli tepenin üzerine kurulmuştur. (Palatine Tepesi''nde (Collis Palatinus)  Romulus tarafından kurulmuştur.Geri kalan altı tanesinin günümüzde adları şöyledir; Aventine Tepesi (Collis Aventinus), Capitol Tepesi (Capitolinus), Quirinal Tepesi (Quirinalis), Viminal Tepesi(Viminalis), Esquiline Tepesi (Esquilinus) ve Caelian Tepesi (Caelius).
S.P.Q.R. (Senatus Populusque Romanus; Roma Senatosu ve Halkı), Eski Roma'da cumhuriyet döneminin mutlak yasama yürütme organının simgesi. Logoları şehirde halen pek çok binada ve kamu alanında görülebilir.


Binanın üzerinde ortada İsa'nın heykeli, yanlarında 12 Havarisinin heykeli bulunmaktadır.

VATİCAN (VATİKAN DEVLETİ)
Vatikan; 900 kişilik nüfusu ve yüz ölçümü ile, Dünyanın en küçük devletidir. Hristiyanlık dininin Katolik mezhebinin yönetim merkezidir. Papa'nın hükmü altındadır. 
St. Pietro Katedrali (İtalyanca: Basilica di San Pietro in Vatican), Vatikan'da ki en önemli noktadır. Dünya'nın en büyük kilisesidir(hacim olarak). İsa'nın 12 havarisinden biri olan Pietro, Aziz Petrus anlamına gelir.
İsa ona "Sen Petrus, kaya gibi sert inançlı birisin. O kadar çok sevileceksin ki öldüğünde bile herkes seni ziyarete gelecekler" demiştir. Şuan Vatikan'da bulunan katedrale turist ziyaretleri hergeçen gün artmaktadır. Katedralin tavanındada latince İsa'nın bu sözü yazmaktadır.
St. Pietro Katedrali, Papa'nın konuşmalarını yaptığı yerdir. Yapımı yaklaşık 150 sene sürmüştür.
                                                      
Latince İsa'nın söylediği sözün yazılı olduğu tavan

St. Pietro Katedralinin içeriğinde Bernini, Michalengelo gibi ünlü sanatçıların ellerinden çıkan eserler yer almaktadır. Her eserin ayrı hikayeleri vardır. Rehberiniz yok ise kulaklık kiralayarak detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

                                                
Vatikan'nın etrafında 140 tane heykel vardır. Bu heykeller ilk Hristiyanlar ve Azizler dir.

Turuncu Bina, Papa'nın yaşadığı, çalışmalarını yaptıkları alandır. Bu bölümde Papa seçilene kadar siyah duman çıkar, seçildikten sonra beyaz duman çıkmaktadır.

                                      
Her köşesinde 1 arma var ve her armanın üzerinde çapraz olarak iki anahtar bulunmaktadır. Anahtarlar Roma'nın anahtarları olup, soldaki papanın melekliğini, sağdaki ise tanrının güneşi olarak tasvir edilir. Bu armayı Roma Şehrinin çoğu yerinde görmeniz mümkündür.
Ana meydan olan St. Pietro Meydanı'nın korumasını İtalyan polisi üslenmiştir. Vatikan Devleti'nin geriye kalan kısmında orayı koruyacak bir polis ya da askerî güç, İsviçreli Muhafızlar Kıtası dışında yoktur.
COLOSIUM (KOLESYUM)
Dünya'nın en eski ve büyük yapıtlarından biri ve Dünya'nın 7 harikasından biridir.

Usta bir komutan olan Vespasianus tarafından MS 72 yılında yapımına başlandı ve M.S. 80 yılında Titus döneminde tamamlandı.


İmparatorlar burada Roma halkını eğlendirmek için ve biraz da kendi eğlenceleri için gladyatör dövüşleri düzenlerdi. Bunlardan başka pek çok halk gösterileri, taklit deniz savaşları, hayvan avcılığı, infazlar, meşhur savaşların yeniden canlandırılması, klasik mitolojiye dayanan dramalar olurdu. Kolezyum daha sonra barınma yeri, iş dükkanları, dini kışlalar, istiham, taş ocağı, Hristiyan türbesi olarak çeşitli amaçlarla kullanıldı. Asıl adı Arena iken, sonradan, girişteki heykelin adını aldı.

Kolezyum'un resmi de İtalya'da basılan 5 sent/euro bozuk parasının arkasına basılmıştır.


                                                         
                                          


THE SPANISH STEPS (İSPANYOL MERDİVENLERİ)
İspanyol merdivenleri olarak tanınan, İspanyol mahallesindeki bu bölüm: aşk çeşmesinden, yürüyerek 10 dakika uzaklıktadır.

Bir zamanlar: Vatikan Fransızların koruması altında burada varlığını sürdürürken: dünyanın birçok yerinde, katolikler, hacı olmak üzere, günler süren yolculukların ardından buraya gelirlermiş. Yine aynı dönemde: bu bölgede İspanyollar tarafından bir mahalle kurulmuş ve Vatikan için gelen hacılara; bu mahallede bulunan evlerin odaları kiralanmaya başlanmış. Zamanla; yine mahalleye “İspanyol elçiliği” kurulmuş ve mahalle: İspanyol mahallesi olarak bilinip anılmaya başlanmış. Hatta: bu meydanın, Roma şehrinin tam ortası, yani İstanbul-Taksim meydanı pozisyonunda bulunduğu söylenir. Gerek Romalılar ve gerekse şehir dışından gelenler, burada buluşur, oturur, zaman geçirirler, yani bu meydan bir anlamda, şehrin biraz önce de yazdığım gibi tam merkezidir.


Meydanın hemen yukarısında bir kilise var ve merdivenler bir anlamda: meydanın o kilise ile bağlantısının sağlanması için yapılmıştır. Yoksa: merdivenlerin herhangi bir mimari özelliği ve güzelliği yok. 138 basamaklı merdivenler, 1723 yılında yapılmıştır. Yapıldığı dönemde: Avrupa’nın en uzun merdiveniymiş. Zaten İspanyol merdivenleri denildiğine bakmayın, merdivenleri yapan bir İtalyan sanatçıdır. Hatta: merdivenleri, Fransızların finanse ettiği söyleniyor, yani “İspanyol Merdivenleri” ismi, yalnızca meydandan buraya yansımıştır.


Merdivenlerin hemen başlangıç yerinde: bir havuz ve obelist (dikili taş) var. Bir de, önemli bir anıt “Meryem Ananın göğe yükselişi” anıtı var. Uzunca bir sütun direk üzerine, bronz meryem ana heykeli konulmuş ve her yıl: 4 ARALIK tarihinde: burada, Meryem Ana'nın göğe yükselişi törenleri yapılıyor ki, bu törenlere: İspanya’dan üst düzey insanlar ve Papa katılıyor. Törenden sonra: Meryem Ana heykelinin koluna, meydana getirilen bir vinç yardımı ile taze çiçekli bir çelenk asılıyor ve bu çelenk bir yıl boyunca orada kalıyor. 
Bilindiği üzere: Meryem Ana heykelleri: Avrupa’da özellikle 1300′lü yıllarda, vebadan kurtuluş için bolca yaptırılmıştır. Düşünün, bir “Papa” çıkıyor ve şöyle saçmalıyor “tüm kedilerin öldürülmesi” emrini veriyor ve bunun üzerine Avrupa’da bütün kediler öldürülüyor ve tabii ardından: fare nüfusu artıyor ve veba hızla yayılarak, Avrupa’da her girdiği yerde: nüfusun yarısını (bu yarının da yarısı kadın, yarısı erkek olmak üzere) öldürüyor, inanılır gibi değil ama bu bir gerçek. Evet: bu Meryem Ana anıtı da, İspanyol hükümeti tarafından yaptırılıp, buraya dikilmiştir.
Ayrıca Meryem Ana'nın günahsız olduğunu kanıtı olsun diye de dikili taş yapılıyor. Etraf 4 Peygamberin heykelleri ile çevrelenmiştir.

LA FONTANA DI TREVI (AŞK ÇEŞMESİ)
Trevi Çeşmesinin genel ifadesi “deniz”dir. Denizkabuğu şeklinde bir at arabası, arabayı çeken denizden çıkan kanatlı atlar ve arabada bulunan mitolojik deniz tanrısı, görünümün konusunu oluşturmaktadır. Heykel ve mimarî çok güzel bir biçimde kaynaşmıştır.

Kral, Trevi Ailesinin yaşadığı yerde çeşmeyi yapacakları için Trevi ailesinden izin istemek durumunda kalmıştır. Trevi ailesi ise tek şartlarının çeşmeye adlarının verilmesi ile izin vereceklerini söylemişlerdir. Böylece Trevi Çeşmesi adı konulmuştur. 
Başka bir rivayet ise üç yolun kavşağında bulunduğu için Trevi adı konulduğu varsayıldığı gibi, üç yeraltı su yolunun bu noktada toplanmasının isminin nedeni olduğu iddiası da vardır.

Neptunus(Poseidon), solunda Ceres (Demeter) ve sağında Salus (Hygieia) heykelleri vardır. Ziyaret eden insanlar dilek dilemek için çeşmeye arkalarını dönüp, sağ elleri ile sol omsunun üzerinden çeşmeye doğru para fırlatırlar. 2 adet para fırlatırsan; AŞK, 3 adet para fırlatırsan ise BOŞANMAK içinmiş. 
                            


ROMA'DA NERELERİ GÖRMEK GEREKİR?
Roma'nın tarihini gezerken şehri 3'e bölmenizi ve her bölüme 1 gününüzü ayırmanızı öneririm;

1. Antik Roma

- Colloseum (Kolezyum)
- Arch of Constantine
- Palatino Hill (palatino tepesi)
- Roma Forumu
- Circus Maximus
- Domus Area
- Trojan’s Market
- Trojan’s Column (Trojan Sütunu)
- Arch of Titus

2. Roma Merkez
- Pantheon
- Piazzo Navona Meydanı
- Castel Sant Angelo Kalesi
- Trevi Çeşmesi
- İspanyol Merdivenleri
- Meryem Ana'nın Göğe Yükselişi Anıtı
- Viktor Emanuelle II Anıtı
- Piazza del Popolo Meydanı
- Piazza Venezia Meydanı
- Galeria Borghese
- Compo del Fiori
- Santa Maria Maggiore
- St. John Lateran Bazilikası

3. Vatikan
- San Pietro Bazilikası
- San Pietro Meydanı
- Vatikan Müzeleri
- Sistine Chapel
Vatikan Bahçeleri

4. McArthur Glen Designer Outlet - Castel Romano Outlet
 
http://www.mcarthurglen.com/it/castel-romano-designer-outlet/en/
Alt fotoğrafta hangi markaları bulabileceğinizi görebilirsiniz.



ROMA'DA YEMEK 
İtalya Mutfağının pizzaları, makarnaları, etleri, peyniri, şarapları, tiramisu ...  Kilo almadan dönmek mümkün değil. Balık olarak Tuna Balığı meşhur. 
Roma'ya gitmeden gitmek istediğiniz restoranlara rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim. Çoğu restoran rezervasyonsuz almıyor.
Ayrıca Restoranlar 15:00-19:30 arası genellikle siestaya giriyorlar.
Turistlik restoranlar siesta yapmasada yediğiniz yemeklerden keyif alırmısınız bilmem.

Del Roma Cavalieri - La Pergola - Michelin Star Restaurant
Felice 
Antica Pesa - Lazanyası çok güzel. İçindeki ünlü ressamların resimleri ile ambiyansı çok güzel
Alfredo - Makarnası süperdir. Pino Grasso ile müzik eşliğinde makarnanızı yiyorsunuz.
Pierre Luigi - Balık Restoranı
Sapo di Mare - Balık Restoranı
Dal Bologhnese - İtalyan Mutfağı
Pizzeria Da Baffetto - Pizzaları ve ev yapımı şaraplarını tavsiye ederim. Ayrıca ye kalk restoranlardandır ve dışarıda sıra ile girersiniz. Ama pizzası inanılmazdır.
La Gatta Mangiona - Pizzasını öneririm.
Pizza Re - Pizzalarını çok beğendim.
Ginger - Öğle yemekleri için tavsiye ederim
Conava Tadolini - Etleri çok lezzetli. Ambiyansı heykeller ile müzede yemek yermiş gibisiniz.
Obica Mozzarella Bar 
- Palazzetto Wine Bar İspanyol Merdivenleri manzaralıdır.
- Pastificio - Ayak üzeri makarna yemek için çok güzel yer. Sıra beklemeniz gerekecektir. Makarnada satın alabilirsiniz.
Caffe Greco Pastanesi - Tüm tatlıları çok iyi , Hot chocolatte ve tiramisusunu tavsiye ederim.
Pompi - Ayakta Tiramisu yemek için... sıra beklemeniz gerekecek. Kesin yemelisiniz.
Giolittio - Gelato Dondurması için kesinlikle tavsiye ederim.
Open Baladin - Bira Fabrikası
La Cabala - Gece Hayatı için

**Yukarıda göreceğiniz restoranların çoğuna gittiğim için sizlere tavsiye edebilirim. Restoran isimlerine tıklayarak web sitelerine gidebilirsiniz.

Roma Hakkında Bilmeniz ve Yapmanız Gerekenler:
Pinokyo, italyan hikayesi olduğu için mutlaka pinokya kuklalarına bakmanız.
- Roma'da yan kesicilik çok fazla olduğu için dikkatli olmalısınız.
Kiko kozmetik mağazalarından kesinlikle alışveriş yapmanız lazım. İtalya markasıdır ve hem fiyat hem kalite acisindan mükemmeller!  https://www.kikocosmetics.com/
- Restoranlara önceden rezervasyon yaptırınız
- Restoranların bazıları sadece akşamları açılıyor.
- Restoranların bazıları öğlenleri 14:00-15:00 ten akşam saatine kadar siesta yapıyorlar.
- Selfie aletlerini sokak satıcıları satıyor.
- Sokaklarda dilenci, satıcı, araba camlarını silmek isteyenler ve değnekçiler ile Türkiye deymiş hissine devam edeceksiniz.
- Araba kiralayabilirsiniz. Polisler sizin yaptığınız bir yanlış yok ise çevirmiyorlar.
- Araba kullanırken dikkatli olun çünkü İtalyanlar da araba kullananlara pek saygı yok.
- Arabanıza Park çok kolay bulabilirsiniz.
- Navigasyon mutlaka almalısınız.
- Smart marka araçları kiralamanızı öneririm boyutundan dolayı her yere park edebilirsiniz.
- Restoranların bazılarında garsonlar çok suratsız.
- Yılbaşında gidecekseniz 1 ocak tarihinde çoğu yerin kapalı olacağını biliniz.
- Hava güzel ise Vespa kiralamalısınız.
- Gelato Dondurması yemelisiniz
- Restoranların kapısında Kosher yazısını görürseniz; Yahudi usulü kesilen hayvan ürünleriyle servis yaptıklarını belirtir.
- Limoncello denemelisiniz
- İtalyan yemeklerini yemeden gelmeyin
- Campo de’ Fiori Pazarına mutlaka gidin.
- Aşk Çeşmesine para atmalısınız.
- İtalya'da 10 aktifi volkan bulunuyor. Yani ülkede nereye gitsen bir volkan tehdit ediliyorsun. Avrupa'nın en büyük yanardağı Etna en bilineni. Vezüv'ü de unutmamak lazım.

ROMA HARİTASI

ROMA FOTOĞRAFLARI
Papaların Mumyaları
 St. Pietro içindekiler
Vatikan Müzesi
 Coloseum
 Selfie Aleti Satanlar
 İspanyol Merdivenlerindeki Havuz
Meşhur Şemsiyeleri
Pinokyo Yapımı

 Pompi Tiramisuları
 Makarnacı
 Kestaneci
 Cafe Greco
 Bira Fabrikası - Open Baladin
 Alfredo Makarnacı - Pino Grasso ile müzik eşliğinde makarnanızı yiyorsunuz.
 Conava Tadolini Restoranı


Mark Kostabi'nin Eserleri
Antica Pesa Restoranı ve Ünlü Ressamların Resimleri
 Roma'da sürekli göreceğiniz ağaçlar
Baffetto Pizzası ve el yapımı Şarapları 
Gelato Dondurmaları
Nesli Roma'da :)

Londra'da Gidilmesi Gereken Yerler



Restoranlar (sevgi sırasına göre değildir)  * çok ucuz  ** normal *** pahalı R - Çok önceden rezervasyon yapılması gerekli

1. Busaba  http://www.busaba.com/ *

2. Hakkasan*** www.hakkasan.com -- R

3. Zuma*** http://www.zumarestaurant.com/ -- R

5. Blue Elephant** http://www.blueelephant.com/
7. Cipriani http://www.cipriani.com/*** R
8. Sofra** Turkish http://www.sofra.co.uk/
9. Ping pong* www.pingpongdimsum.com/
10. Cocoon*** www.cocoon-restaurants.com/ -- R
11. Masala Zone ** - Amaya ***- Veeraswamy ***...(hint)----- http://www.realindianfood.com/ dan birkaç yer bulabilirsiniz
13. La locanda (küçükk aile restoranı gibi - makarnaları guzel) http://lalocandalondon.co.uk/ *
13. Yo sushi *
14. Sketch *** R
15. Samurai * (pret tarzı çin-japon - ye kalk) 
16. OXO Tower R
17. Mint Leaf (indian)*** http://www.mintleafrestaurant.com/home.html R
18. Meza in soho ** http://www.danddlondon.com/restaurants/meza/home bar ı da guzel
19. Wagamama **
20. Las Iguanas **  http://www.iguanas.co.uk/
21. L'Atelier de Joel Robuchon *** http://www.joel-robuchon.com/
22. Snog - frozen yogurt * http://www.ifancyasnog.com/
24. Cactus Blue Mexican in Fulham road ** http://www.cactusblue.co.uk/
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

** Icebar - http://www.belowzerolondon.com/ (buz bar piccolino nun sokağında)
** Buddha Bar
**New Bond Street te bir sokak var ama adını bilmiyorum sana tarif edeyim nerde.
Tarif 1: Regent street in sonundaki sol sokaktan girin new bond street e çıkın orda sağda "Fedwick" mağazasını göreceksiniz büyük bina. Onun karsısında Armani Casa var. onun kösesini dönün ilk sokakta Arnavut kaldırımları olan biryer. Dümdüz gidin bırsürü yan yana kafeler var.
Tarif 2. Bond station dan çıkınca karsı sokağına girin kösesinde saatçi- kuyumcu tarzı H ile baslayan bir mağaza var. Ordan dümdüz yolun solundan yürüyün ve hemen karsıya geçin. karsıya geçınce karsında kalan küçük sokak:):)
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

- Kew Garden
- Greenwich 0 Point
- London Eye
- Westminister Abbey
- Hyde Park - ata bınılıo ve kahvaltı
- Greenpark ilersi Buckingham palace
- Madame Tussaud
- British Museum
- National Galery- Museum- Science
- Portabello Road
- Camden Town
- Spartial Market - Liverpool da
- Victoria&Albert Museum
- Tate Modern

Gece Kulüpleri

+ Funky Buddha Bar
+ Oceano
+ Jojo (gay bar) - soho
+ Village (gay bar) - soho - 
http://www.village-soho.co.uk/

Alışveriş  * çok ucuz  ** normal *** pahalı

1. Primark * - Oxford daki çok kalabalık olur gideceksen saat 9-10 arası sabah git.
- Hammersmith te var orası daha kucuk ama daha boş olur
2. TK Max * - Hammersmith te primark ın karsısında

central line ile benthan green de ınıp ilk gele otobus duragına bın Hackney central station da in. otobusten ınınce karsıya geç ısıklardan ve o sokağa sap. Tesco yu goreceksın solunda. tescoyu geç (sağ kaldırımdan yuru). tescoyu geçtıkten sonraki 2. sağ sokaga gir ilerle sağda kalacak. 

(How To Get There: Nearest tube station is Bethnal Green on the Central line which is a bus ride away from the outlet, Hackney Central is the nearest main railway station and is a 5 minute walk from there. You could also take a bus there depending on where you live/stay which may be an easier alternative. You can go to the London Transport website and use the journey planner to plan your route: http://www.tfl.gov.uk)
4. Bicester village outler center -http://www.bicestervillage.com/en_GB/
5. Westfield Shopping Center -http://uk.westfield.com/london/ (etrafında cok guzel yemek yerleride var)
6. Camden Town - pazarda ve mağazalarda güzel ve ucuz elbiseler var
7. Portobelloda antika çok var ve ucuz
8. Argos - çok ucuz elektronik- ev esyaları  http://www.argos.co.uk/static/Home.htm
9. Regent Street
10. Covent Garden

------------------------------------------------------------------

YURTİÇİ

Bozcaadada Ne Yapılır Nerelere Gidilir Ne Yenir...

                                     
Fotoğraf Blog umda göreceğiniz gibi geçen hafta sonumu Bozcaada'da geçirdim. Gerçekten çok keyifli, sakin, huzurlu bir yer. Tabi gidiş ve dönüşler olmaz ise:) Orada olan arkadaşlarımız sayesinde süper yerleri görme imkanımız oldu...

Arabayla gitmek çok keyifli ama bir o kadar da yorucu. Araba yaklaşık 6 saat sürüyor. Ama yollar boyunca Ayçiçekleri, domateslerin manzarasıyla geliyorsunuz.

Nasıl gidilir ve dönülür:
İstanbul'dan araba ile gelmek istiyorsanız birkaç seçenek var.

Tekirdağ üzerinden Eceabat'tan Çanakkale'ye feribot ile geçebilirsiniz yada Gelibolu'dan Lapseki 'ye feribot ile geçip Bozcaada 'ya gidebilirsiniz. Tabii Bozcaada 'ya da geçmek için ikinci feribotu beklemeniz gerekir. Haftasonu olunca biraz feribot sırası oluyor. Bence perşembe gidin pazartesi dönün en keyiflisi :)
Yazın yapacağınız bu tatilin birde dönüş çilesi var. Öncelikle pazar dönecekseniz maalesef ki 1-2 saat feribot sırası beklemeyi göze almanız gerekmekte. Yada çok erken çıkmanız gerekir fakat pazar günü Bozcaada'yı bırakamayacağınızdan dolayı bunu bence pazartesiye alın:)

Gidişte yaptığınız iki feribot gibi aynen dönebilirsiniz. Ama İstanbul'a 150 km kala Tekirdağ 'a yaklaştığınızda yazlıklarından dönen sevgili arkadaşlar ile inanılmaz bir trafiğin içinde olacaksınız. 12 saatte dönen olduğunu duydum... bence bu uyarımı kesinlikle dikkate alın.

Hatta Arabanızı Geyikli İskelesi'nin orada park edip feribota arabasız binebilirsiniz. Bozcaada da araba kullanmanıza gerek yok.

                      









Başka ve en güzel seçenek ise UÇAK... http://www.flyseabird.com/

Haliçten kalkıp direk Bozcaada'ya giden pırpır uçak dediğimiz ve denize iniş yapabilen uçaklar ile gidebilirsiniz. Tabi biraz sarsılarak ve hava koşullarına göre iptaller olabilir i riske alarak:)

Bozcaada da ne yapılır?

Otel
Bozcaada'da merkezde bir sürü butik otel bulunmakta. Gerçekten çok sevimliler. Eski Rum evlerinden derlenen oteller için size birkaç önerim olabilir.
Yanda göreceğiniz otel haritasında Geyikli-Bozcaada Feribotu'nun geldiği yerden itibaren otel yoğunluğunda bir sürü seçenek var.
Bozcaada'da çiftlikler ve otelleri de var ama benim önerim merkezde bir otel de kalmanız böylece her yere yürüme mesafesi ile sabaha kadar Bozcaada'nın keyfini çıkarabilin.

Benim kaldığım "Mauna Otel" hem merkezi konumda hem de çalışanları ile çok keyifli bir otel.
Bu otellerin çevrelerinde daha bir sürü otel bulunmaktadır. Benim tavsiyem merkezde Rum evlerinden yapılan otellerde kalıp ambiyansı yaşamanız.
Deniz
Bozcaada'nın denizinin soğukluğunu bilmeyen yoktur herhalde. Gerçekten BUZZZZZ...
Bir ada olduğu için yer olarak denize girme imkanı çok fazla var.. Hangi plaja gideceğinizi seçmenize rüzgarda yardımcı oluyor tabi.. Rüzgar nereden eser ise onun tersine gidin:)
Ama Merkezde plaj yok. Yada küçük otel plajı var ama denizi kestane ve taşlı...
Plajlar için biraz daha merkez dışına çıkmak gerekiyor. Araba ile gitmemiş iseniz toplu taşımalar var veya motor kiralayabiliyorsunuz. Günlüğü 50 TL.
Ayazma, Akvaryum, ve Habbele Plajları daha çok halk plajı olarak geçiyor. Ama denizine inanamazsınız. Keyif yapmak istiyorum, elime içkim gelsin yemeğim gelsin derseniz buraları önermiyorum.
Mitos ve Pelagos tam isteyeceğiniz tarzda olabilir. Hatta Mitos ta ünlülerle karşılaşma imkanınızda büyük.

Yemek, İçmek
Bozcaada deyince şarap ve rakı balıktan başka ne gelir ki akla.
Her adım başı Corvus şaraplarını bulabilirsiniz... Hangisini alacağız derseniz gerçekten bir sürü çeşidi var. Akvaryum plajına giderken yolun sağında CORVUS Fabrikasını ziyaret edebilirsiniz. Ama üzülerek söylüyorum ki tadım günleri artık yapılmıyormuş. Şarabınızı fabrika veya mağazada tadamayacaksınız. O yüzden biraz daha para verip yemek yerken içebilirsiniz.

Adanın merkezi Çınaraltı Kahvesi'nin olduğu meydandır. Etrafında ara sokaklarında çok sevimli restoranlar ve kafeler var.

Çınaraltı Cafe de ya da Ada Cafe de sakızlı türk kahvenizi içmeden gelmeyin derim.
Çiçek Pastanesi 'nden damla sakızlı bademli kurabiye kesinlikle alın.

Çeşit çeşit reçellerine zaten kalacağınız otelde verecekler. Domates reçeli, incir reçeli, patlıcan reçeli, karpuz reçeli, mandalina reçeli,... gibi çeşit çeşit reçelleri Bozcaada'nın her yerinden satın alabilirsiniz.

Akşam yemeğiniz için çok seçenek var. Biz Bozcaada'yı bilen arkadaşlarımız ile Cabali Meyhane'ye gittik. Martı Restaurant'ın iki kardeş sahibinden Ülke'nin açtığı yer. Martı Restaurant'a çok yakın mevkiide. Yemekleri gerçekten inanılmaz. Beğendili Levreği tavsiye ederim.

Diğer restaurant önerilerim ise;
Yemek Sonrası Ne Yapılır?
  • Polente
    Yemek sonrası içkinizi yudumlayıp Adanın gençleri ve Türk turistleriyle bir arada olmak isterseniz kesinlikle tavsiye ederim.
  • Fuska Bar
    Polente sonrası Fuska Bar'da eğlencenin tadına varabilirsiniz.
  • Kandilli Barı  Canlı Müzik isterseniz de tavsiye ederim.

Bozcaada'da Yapmadan Dönmemeniz Gerekenler
  • Corvus Şaraplar içmelisiniz, hatta satın alıp evinize götürmelisiniz.
  • Domates reçeli, kekik balı ve diğer değişik reçellerden tatmalı ve almalısınız.
  • Akvaryum Koyu’ndan geri dönüş yolunda Corvus Şaraplarının Fabrikası'na uğramalısınız.
  • Rüzgar Gülleri'nde gün batımını izlemelisiniz ve manzarayı karşınıza alıp meşhur şarabının tadına bakmalısınız.
  • Doğayla ve rum evleriyle iç içe olan kafelerinde Sakızlı Türk Kahvesi içmelisiniz.
  • Çikolata Soslu Gözleme yemelisiniz.
  • Çiçek Pastanesi'nden Damla Sakızlı Bademli Kurabiye yemelisiniz.

                                      
Bozcaada'nın Çeşit Çeşit Reçelleri
                                            

Ayazma Plajı



Kaş'ta Neler Yapılır, Nerelere Gidilir?


Bayram bittikten sonra 2 gün tatilimizi Kaş'ta geçirelim dedik. İzmir'den araba ile yola çıktık ve yaklaşık 5 saatte Kaş'a ulaştık. Fethiye üzerinden gittiğinizde daha kolay gidebiliyorsunuz. Araba ile gitmek istemezseniz Dalaman Havaalanı'ndan sonra araba kiralayarak yada otobüsle yaklaşık 2 saat süren bir yolculuk sonunda Kaş'a ulaşıyorsunuz
Öncelikle Kaş tatilinizde lüks bir tatil yapmayı hayal etmeyin. Kaş tam anlamı ile salaş gezebileceğiniz ve kafa dinleyebileceğiniz bir yer. Bayanların topuklu ayakkabı almasına gerek yok:)

İlk gün geç geldiğimiz için Çukurbağ'da yer alan otelimizde(Tamara Otel) denize girdik. (İnanılmaz güzel manzarası olan otelde sabah kalkmak, odamıza geldiğimizde yıldızları  ve adaları izlemek çok keyifli). Cheeseburger'i çok güzeldi. Oteli manzarası için tavsiye ederim... Sahipleri çok şeker bir karı koca. Mimarlıkla uğraşan ve Kaş'a taş evleri getiren biri. O bölgedeki çoğu taş binalarını kendisinin yaptığını anlattı. Fakat Müdüresi ile pek anlaşamadık diyebiliriz:) Sabah Kahvaltısını da yetersiz bulduk. Yinede manzarası için otele gidilebilir.


Ertesi gün otelimizi değiştirerek Doria Otel Yatch Club'da kaldık.


Akşam Kaş Merkez'e gittik ve rezervasyonumuz olmadığı için boş restoran aradık. Dolphin Restoranda yer bulduk. Çok şeker sahipleri ve garsonları sayesinde çok keyifli bir yemek yedik. Yusuf Bey'e, Sinan Bey'e, Ahmet Bey'e buradan çok sevgiler...

Yemeğimizi yerken aşağıda çalan müziklerle herkes dans ettiği bir yer keşfettik:) Bizde gidip bakalım dedik. Ehlikeyf diye bir yer. Küçücük bir yer daha çok yerlilerinin gittiği bir yer. Canlı müzikte hem insanları dans ettiriyor hem duygusallaştırıyor. Birer kadeh bir şeyler içtikten sonra sonra Kaş'ı gezmeye başladık. Her yere girerek bir şeyler içip yiyerek Kaş'ı yaşamak istedik. 

Yemek Öncesi gün batımında kesinlikle DEJAVU da kokteyllerinden içmenizi tavsiye ediyorum...Şahane bir terası ve bambu sandalyeleriyle size çok keyifli bir ortam sunuyor. Müziğe ve içkiye doyarsınız.:)

Size Kaş Merkez'de ki Restoran Önerilerim;

Nereid Balık
Bahçe Balık
Bahçe Restoran
Blue House
Mercan Balık 
Ruhi Bey
Dolphin Restoran
Teras Restoran
Bi Lokma
Voyn Bistro
Şako
Papillon
Bacchus
Naturel
Kaşık Mantıcı
Spaghettici
Üzüm Kızı

** Haftasonu tatili için Kaş'ı tercih ediyorsanız gitmeden rezervasyon yaptırmayı unutmamanızı tavsiye ederim...
Yemek Sonrası pek fazla seçeneğiniz yok. Biz No 11e uğradık.
No 11: ahşap tabureleri, tavanındaki sarmaşıkları, ışıkları ve tabii ki müzikleriyle bizi kendine çekiveriyor. Mekanın kapalı bölümü de var. Ancak bahçesi gerçekten efsane. Kokteylleri çok ama çok başarılı.

Yemekten Sonra Nerelere Gidilebilir?
Echo Bar
Mavi Bar
Red Point
Garden Bar Coctails
Dejavu
Hideaway
Bay Bay Cafe Bar
Cafe Barcelona
Hi-Jazz
Ehl-i Keyf
Denizaltı
Sumanu Şarapevi

Kaş’ta iyi kahve tutkunlarını çok sevindirecek yeni bir mekan: Coffee Shop Galerie

Plajlar
Kaş’ın en güzel kısmı limandan yaklaşık 15 dakikalık pancar motorlu kısa tekne seyahati ile ulaşılan Limanağzı bölgesi. Tekneler sırasıyla Bilal, Don Quixote ve Nuri adlı plajlara uğruyorlar ve sizi istediğiniz yerde bırakıyorlar. Tekneler akşama kadar yaklaşık her yarım saatte bir dönüyor ve dönüşte herhangi bir ücret ödemeden sizi geri götürüyor. Eğer plajların hepsinin tadına bakacağım diyorsanız ilk önce Bilal’de inip vakit geçirdikten sonra Don Quixote’a ve Nuri’ye geçebilirsiniz. Hatta siz yüzerken yanınızda careta carettalarıda görmeniz mümkün.
Kaş’ta limanın batısında kalan kısımda ise Asmaaltı plajı bulunuyor. Buralar Çınarlar ve Derya’ya göre daha sakin.
Gitmeden Rezervasyon yapmanızı öneririm.

Kaşta Neler Yapılır;
Çevredeki antik döneme ait kentleri gezerek kültürünüzü arttırabilir, denize dalabilir, yamaç paraşütüyle uçabilir, nehirlerde kano turuna çıkabilir, trekkingcilere katılabilir, karadaki ya da denizdeki mağaraları keşfedebilirsiniz. Bir gün kesinlikle tekne turu ile Kekova turu yapmalısınız...Tekneyle günübirlik turlarla Kekova’ya da uzanabilirsiniz: Limandan kalkan tekneler Bayındır limanına, Kaleköy (Simena), Kekova adası (batık şehir), Tersane koyuna uğruyorlar. Yolda ya da Kaleköy’de yemek, Tersane ya da Kekova adasının batısındaki diğer koylarda yüzme molası veriliyor. Bu rotada batıkkent de var. Denizin dibindeki kalıntıları görmek için, neredeyse şnorkele bile gerek yok. Orada dalış yasak zaten... Tarihi eserler siz gitmeseniz de görebileceğiniz yerlere uzanmış durumda: Uzun Sokak diye bilinen ana caddenin üzerinde bir Likya lahidi var; ilçenin batısında yarımada yolu üzerinde Helenistik tiyatro, hemen yakınında da nekropol duruyor. 

Kaputaş Plajı: Birçok defa dünyanın en güzel plajları listelerinde ilk sıraları alan  Kaputaş Plajı Kaş’ın en ünlü yerlerinden. Gördüğünüzde hayretler içinde kalacağınız denizdeki turkuaz renk bir mucize gibi adeta. Kaş’a gittiğinizde Kaputaş Plajı’na mutlaka uğrayın.
Patara Plajı: Ülkemizin yanı sıra dünyanın da en popüler plajlarından biri olan, kilometrelerce uzanan altın sarısı kumları Patara Plajı’nı görülmeye değer kılan özelliklerinden yalnızca biri.
Xanthos Antik Kenti: Likya uygarlığının en eski ve en büyük yerleşim yeri olan Xanthos Antik Kenti’nin geçmişi M.Ö. 7. yüzyıla dek uzanıyor.
Kekova Batık Şehri: Kaş’a bağlı Kekova beldesinden teknelerle ulaşımın sağlandığı batık şehir mutlaka görmenizi önerdiğimiz yerler arasında. Binlerce yıllık bir tarihi günümüze taşıyan şehri bir rehber eşliğinde gezmenizde fayda var.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Amerikano Kağıt Oyunu (Küt)

Bozcaadada Ne Yapılır Nerelere Gidilir Ne Yenir...

Tibet'in Gençlik Sırrı 5 Hareketi